En güzel yeşil hangi yeşil?

Eğer size bir şans verilse, nerede yaşamak isterdiniz?

Türkiye'de en çok görmek istediğiniz bölge neresi?

21 Mayıs 2010 Cuma

BEYOĞLU

Beyoğlu, İstanbul'un Avrupa yakasında bulunan ilçelerinden biridir. Kuzeyi Şişli, Beşiktaş ve Kağıthane ilçeleriyle çevrili, diğer yönlerden Haliç'e ve Boğaziçi'ne dayanan 8,76 kilometrekarelik bir alandır. Köy yerleşimi olmayan ilçe 45 mahalleden oluşmaktadır.


 TARİHİ
Beyoğlu, Galata'dan gelen hristiyanlarla yabancıların, elçilikler dolaylarına ve o zamanlar "Grand Rue de Pera" denilen İstiklal Caddesi boyunca yerleşmesiyle Avrupa kenti görünümünde bir yerleşme olarak ortaya çıktı.


Böylece, İstanbul içinde farklı bir topluluk 17. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk önceleri, Fransız ve Venedik elçilikleri ile onların çevresinde yerleşmiş Fransisken misyonerleri yerleşmenin çekirdeğini oluşturuyordu. 17. yüzyılın başlarında Galata'yı gösteren bir gravürde surların dışında çok az bina gözükmektedir.
1700'de Beyoğlu, bugünkü Tünel-Galatasaray caddesinin iki tarafı ile, bu caddenin yan sokaklarına yayılmıştı. Dörtyol, merkez olmak üzere Beyoğlu gelişmişti. Batısında mezarlıklar ve doğusunda ise elçilikler vardı. 18. yüzyılda yavaş yavaş Avrupa etkisi artmıştır. 18. yüzyıl sonunda, İstiklal Caddesi'nde, yapıların tamamı taş veya tuğla, ya da alt katları taş ve üstleri ahşaptır.


Fotomozaik. Beyoğlu'nun tanınan simalarından biri.18. yüzyılın sonunda İstanbul'a gelen Dallaway, Beyoğlu'nu Galata'nın yazlığı olarak tanımlıyor, yolların düzensiz olduğunu belirtiyor ve bu bölgede Fransız, İngiliz, Hollanda, Venedik, Rusya, İsveç, İspanya, Prusya ve Napolili diplomatların kışlık malikanelerinin bulunduğunu yazmıştır.
Beyoğlu, genel olarak 19. yüzyılda gelişmiştir. Bu gelişmenin nedeni, bu döneme Osmanlı dış ticaretinin daha önceki dönemlerde görülmemiş boyutlarda büyümesi ve ulaşımın gelişmiş olmasıdır. 19. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu'nun dünya kapitalist sistemi ile bütünleşmesi sonucu, Beyoğlu uluslararası bir ticaret merkezi olmuştur. 19. yüzyılın başında, Beyoğlu, bahçeli evleriyle hala bir banliyö görünümünde idi. Bu yüzyılın ilk yarısında, Beyoğlu ve çevresi henüz tam olarak kentleşmemişti. İkinci yarısında ise Galatasaray ile Taksim arası gelişti. Beyoğlu, artık kapitülasyonların koruması altındaki yabancıların, tüccarların, bankerlerin, armatörlerin ve kozmopolit bir çevreye yerleşmek isteyen zenginlerin Paris modasını taklit ederek yaşadıkları bir yer olmuştur. Yüzyılın sonunda, burada, Paris'in en ünlü sahne oyunlarını aynı zamanda gösteren üç tiyatro vardı. Bu tarihte, modern toplumun gereksinim duyduğu tramvay, gaz, su gibi altyapı hizmetleri sağlanmıştı. Bu kuruluşların işletme ayrıcalıkları çok uzun süreli sözleşmelerle yabancılara ya da azınlık mensuplarına verilmişti. Bu dönemdeki hızlı yapılaşma, Batı'daki örneklerden etkilenmekle birlikte Osmanlı etkisinde de kalmıştır
20. yüzyılda Beyoğlu'nda Galatasaray ile Taksim arası önem kazandı. Bu alanda hala bahçeli konakların bulunması ve bunların apartmana dönüşmesi olanağı, buranın gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca 1913'de ilk elektirikli tramvayın Beyoğlu'nu Şişli'ye bağlaması Galatasaray-Taksim arasını, Tünel-Galatasaray arasına göre daha merkezi bir duruma getirmiş, Beyoğlu'nun en kolay ulaşılabilir ve gözde yeri yapmıştır. Bu dönemde Beyoğlu'nun çevresindeki semtlerde çağdaş binalar yapılmış ve yeni semtler gelişmiştir. 20. Yüzyılın başlarında Beyoğlu'nda da yapılan apartmanların cephelerinde Art Nouveau üslubu uygulanmıştır. Cumhuriyet Dönemi'nde 1950'lere kadar yabancılardan ve onlar için çalışan azınlıklardan boşalan yerlere, yeni yetişen Türk iş adamları ve Beyoğlu yakasını kentin en çağdaş semti bilen aydın Türkler ilgi gösteriyorlardı. Sinema ve tiyatroları, lokanta ve pastaneleri, sanat galerileri ve lüks mağzalarıyla hala kentin en seçkin semti idi. 1950'lerden sonra, kırsal göç ve hızlı kentleşme sonucu İstanbul'un aşırı büyümesi, yeni semtlerin gelişmesi, eğlence kuruluşlarının, ticaretin ve zengin ailelerin bu yeni gelişen çağdaş alt merkezlere dağılımı ve toplumun kültürel değişimi Beyoğlu'na olan ilgiyi azalttı. Hala bazı lüks mağazaların İstiklal Caddesi'ni terketmeyişi ve yoğun bir trafik akışı üzerinde oluşu eski kültürel düzeyinde olmasa bile Beyoğlu'nun canlılığını korumasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, pek çok bina boş durmakta ya da atölye olarak kullanılmaktadır. Bu özellikler Beyoğlu'nda yavaş yavaş çöküntü alanının ilerlediğini göstermektedir.


Beyoğlu, ilk önceleri bir diplomasi merkezi olarak gelişmiş, fakat daha sonraları yabancı ticaretinin, ekonomik kontrolünün artması ve burada yoğunlaşması sonucu İstanbul'un ticaret merkezi durumuna dönüşmüştür. Ticaretin yanı sıra eğlence, kültür kuruluşlarının da burada yer alması ve konumu, bütün İstanbul'un odak noktası olmasını sağlamıştır.







Beyoğlu'ndaki önemli yapı ve yerler


Ağa Camii


İstiklal Caddesi'nde yer alan cami, 1597 yılında İsmail Ağa tarafından yaptırılır. Caminin kuşak yazıları, Hattat Halim Özyazıcıya aittir. Çinileri yakın zamanlardaki onarımlarda değiştirilmiş. İç avluları yeşil-mavi Kütahya çinileriyle süslü.. İstanbul’da nadiren kalmış yeşil alanları yapılaşmaya açan Büyükşehir Belediyesi Haliç kıyılarında bugüne kadar korunabilen tarihî bir alana daha “özel imar izni” verdi. Beyoğlu İlçesi, Sütlüce Mahallesi, Dutluk Karaağaç Mevkii’ndeki eski 1929, yeni 3257 ve 3258 No’lu parsellerde tarihî Karaağaç Tekkesi’nin bulunduğu arazinin alt parseli, özel izinle imara açıldı.







Karaağaç Tekkesi
Haliç,Sütlüce da III. Sultan Mustafa (1757-1774) devrinde yapılan Karaağaç Tekkesi, Bektaşi tekkelerinin en önemlilerinden biri olarak biliniyor. 1826 yalında II. Mahmut tarafından “Yeniçeri Ordusu”nun lağvedilmesi ile birlikte diğer Bektaşi tekkeleri gibi kapatılan Karaağaç Tekkesi, Abdülaziz döneminde (1861-1876) “Hasip Baba” tarafından yeniden faaliyete geçirilmiş ancak Cumhuriyet döneminde tekke ve zaviyelerin kapatılmasını öngören kanun gereği ikinci kez kapatılmıştı. Osmanlı arşivlerindeki kayıtlarda ise tekkenin II. Beyazıt Vakfiyesi’ne bağlı olduğu ve 16. yüzyılın başlarından itibaren faaliyette olduğu belirtiliyor. Bu durumda tekkenin 500 yıllık bir geçmişi olduğu ortaya çıkıyor.


Atatürk Kültür Merkezi


1946 yılında dönemin İstanbul valisi Lütfü Kırdar tarafından temeli atılan bina, açılışından 585 gün sonra yanmış. Bugün gördüğümüz bina ise 6 Ekim 1978 tarihinde halka açılmış.





Cihangir
Taksim Sıraselviler Caddesi'nin bitiminde bulunan bu semt adını bir Osmanlı Sultanı'nın genç yaşta ölen şehzadesinden alıyor. Oğlunun anısına Topkapı Sarayı'nın tam karşısındaki tepelere bir cami yaptıran bu padişah yıllar sonra kedileri, kafeleri ve sıcakkanlı mukimleri ve esnafı ile nam salacak bu şirin semte bilmeden adını veriyor.








Cumhuriyet Anıtı



Taksim Meydanı'nda yer alan anıt, renkli porfirden yapılmıştır. Alan düzenlemesi ve kaidesi Mimar Moniceri'nin eseri, Anıt ise, İtalyan Heykeltraşı Pietro Canonica'nın çalışmasıdır. 8 Ağustos 1928'de açıldı.












Çiçek Pasaji
1874-76 seneler arasında Cité de Pera adlı işhan olarak inşa edildi. Beyoğlu'nun, hatta İstanbul'un mutlaka uğranılması gereken mekanlarından. Yanyana dizilmiş lokanta, barlarıyla turistlerin olduğu kadar bizzat İstanbullular'ın da ilgisini esirgemediği bir yer Çiçek Pasajı. Yemek yerken sokak çalgıcılarını veya yan restorandaki fasıl heyetini dinleme şansına sahipsiniz.Zengin dekoru, geçmişe götüren havasıyla görülmeyi hakediyor...











GALATA KULESİ
Galata surlarının kulesi olarak, 1348'de Cenevizliler tarafından yaptırılır. 1509 depreminde surları yıkılan kulenin sadece kendisi kalmış. Osmanlı devrinde çeşitli amaçlarla kullanılan kule, 16. yüzyılda Kasımpaşa Tersanesi'nde çalışan tutsakların zindanıymış, 18. yüzyılda da yangın gözetleme yeri. 1794'teki yangında tümüyle yanan kule daha sonra dört yana çıkıntılı pencereli bir kat yapılıp üzeri de külahla örtülür. 61 metre yüksekliğinde olan kule, bodrumuyla birlikte 12 katlı. Cenevizliler döneminde kulenin tepesinde bir haç vardı. Günümüzde ise, 6.75 m. yüksekliğinde bir alem duruyor. 1964'ten sonra onarılarak turistik bir yer haline getirildi.


Galatasaray Lisesi


Galatasaray Lisesi, 1481' den beri aynı yerinde bulunmakta olup en eski eğitim kurumudur. Bulunduğu semte Galatasaray(Galata Sarayı) denmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder